PERAKENDE 2025 ve SONRASI
- Göksel Yurtaçan
- 13 Mar
- 19 dakikada okunur

Perakende sektörünü tüm dünyada aynı anda bir çok güçlü değişim/dönüşüm rüzgârı etkiliyor. Markalar ve perakende işletmelerinin bir kısmı bu rüzgârların, dalgaların, akıntıların ve girdapların tam ortasında rotalarını (stratejik yön) bulmaktan çok gemiyi,
“herhangi bir limana ve herhangi bir şekilde”
yanaştırmaya odaklanmak zorunda kalabiliyorlar.
Her geminin büyüklüğü, gücü ve donanımı farklı…
Kaptanı, mürettebatı, yükü, yakıtı da farklı..
Kimi stratejik rotasına ulaşmayı başaracak, kimi batacak, kimi sadece hayatta kalacak..
Veriyi ve yapay zekayı tüm süreçlerine entegre edenler,
Müşteri deneyimini; tüketim davranış ve eğilimlerini yakından izleyip kuşaksal bağlamda kurgulayabilenler,
Ve bu yazı dizisinde anlatacağım olgular ve stratejik yapılanma öğeleri ile dönüşebilenler;
Perakendenin geleceğinde kendilerine yer bulabilecekler..
Hazır Giyim Perakendesi; dışarıdan bakıldığında alışveriş merkezleriyle, cadde mağazalarıyla, devasa metrekareli mağazalarıyla, minik butikleriyle, gurur duyduğumuz yerli markalarla, dünya markalarıyla, markalaşma sürecinde olan üretici mağazalarıyla binlerce satış noktasında dışarıdan bakıldığında sakin ve olağan görünümüyle rutin hayatına devam ediyor.
Bu görünüm aldatıcı olabilir. Zira, çok yönlü etkili rüzgarların tam ortasında, güçlü dalgalarla boğuşan ve girdapların kol gezdiği marjlarını tüketmiş bir habitat/ekosistemin varlığı söz konusu.
Ölçek gücü olan köklü global veya yerli markalar; yüksek giriş engeline, yatırımcı sermayesine ve/veya güçlü tedarikçi ilişkileri potansiyeline sırtını dayamış marka/perakende şirketleri için durum daha kontrol edilebilir durumda gibi de gözükebilir.
Oysa orta ve küçük ölçekli hazır giyim perakende işletmeleri açısından durum oldukça kritik ve hatta hayati bir seviyede denilebilir.
Bir yandan global konjonktürün ekonomideki yansımaları; fiyat baskısı, enflasyon, talepte azalış, giderek artan maliyetler vs. faktörler perakendeciyi etkilerken;
Diğer yandan tüketici davranışlarına yansıyan; artan yaşam maliyetleri, kuşaksal ve sosyo-psikolojik alt yapılı değişim etkileri perakendeciyi zorluyor.
Öte yandan; veri üzerinde yükselen yapay zekanın perakendedeki kullanım alanlarında ezber bozucu gelişmeler söz konusu.. Yapay Zeka; etkili kullanan için fırsat, kullanamayan için tehdit olma potansiyeline sahip.
Böylesi bir tabloda; 1-2-30-50.. mağaza sayısı ne olursa olsun tüm tekil veya zincir perakende işletmeleri için alarm zilleri “değiş-geliş-dönüş” diyerek çalmakta…
Ve üstüne üstlük her perakende işletmesinin (hatta her mağaza için) kendi dinamikleri, kendi kurumsal avantaj ve dezavantajları ile görünen-görünmeyen; fırsat alanları ve tehditleri, sorunları var..
İşte bütün bu bozucu ve hatta yıkıcı olabilecek güçlü değişkenlerin ortasındayken ayakta kalmak, buradan sıyrılıp; değişmek, gelişmek, dönüşmek, farklılaşmak için farkındalık şart. Bunun için de önce büyük resmin üzerinden geçmek gerekiyor.
Büyük resme hakim olmak, hangi ölçekte olursa olsun tüm hazır giyim perakendecileri için mutlak gerekli bir koşul.
Ne için? Tehlike ve risklerin farkında olmak ve bu koşullara uygun strateji ve “gerçek” yapısal dönüşüm adımlarını atmak için..
Ama öncelikle patron ve yöneticilerin gözündeki perdelerin kalkması gerekiyor..
Ön koşul bu…
•
Onlarca değerli ve güncel araştırma, bilimsel makale, iç görü ve değerlendirmelerden de yararlanarak ve elbette kişisel tecrübe ve bilgi-birikimlerle bu özgün değerlendirmeyi hazırladım.
“Perakende - 2025 ve sonrası” değerlendirmesi 3 bölümden oluşuyor.
Bölüm 1 | Tüketici Davranışları
Bölüm 2 | Perakende Yönetimi için Stratejik ve Yapısal Öneriler
BÖLÜM 1 - TÜKETİCİ DAVRANIŞLARI
Tüketici davranışları; kontrol edilebilir, kontrol edilemez, kısmen kontrol edilebilir nitelikte sayısız faktörün etkisi altında. Esasında tüm dinamiklerin birbirleri üzerinde de çoğu zaman güçlü etkileri olsa da;
Tüketici/Tüketim Davranışlarında etkili olan faktörleri 6 ana grupta toparlayıp inceleyebiliriz;
Pazarlama
Psikoloji
Sosyoloji
Ekonomi
Mağaza
Müşteri Deneyimi
Tüketici bu grupların altında değerlendirilebilecek güçlü faktörlerin sürekli olarak etkisi altında.
Bu güçlü faktörlerin yarattığı duygusal/zihinsel etkilerle; tüketicinin;
Bilgi ve teklif çokluk ve değişkenliğinden kafası karışık,
Belirsizlik/Öngörülemezlik kaynaklı korkuları var,
Hatalı karar verme tedirginliği var,
Kaygılarla beslenen erteleme ve vazgeçme eğilimi var,
Geçmiş deneyimlerinden veya diğer müşteri yorumlarından öğrendiği olası ve tetiklenmiş güven sorunu var,
İş, gelir veya servet kaybı korkusu var.
İşte böylesi çok boyutlu olumsuz etki ve baskı altındaki tüketicinin içerisinde bulunduğu bu “ruh halini” anlamaya çalışıp buna uygun deneyimler kurgulamaz, stratejiler geliştiremezsek veya en azından bu farkındalıkla hareket edemezsek; atacağımız bütün adımlar bizi yanlışa ve devamında başarısızlığa sürükleme potansiyeline sahip olacaktır.
İşte bu ruh halindeki tüketici temel olarak şunları istiyor/bekliyor ve/veya bunlar onları rahatlatıyor;
Güven-netlik/açıklık
Hızlı çözümler ve servis
Makul miktarda seçenek
Gerçek fiyat
Keyifli, kolay satınalma deneyimi
Satıcı manipülasyonu değil uzman desteği
Bunları sağlayamadığınızda örtülü kaos ortasındaki tüketicinin durumunu daha da güçleştiriyorsunuz ve bu durumda tüketici çoğunlukla;
Alternatife/Rekabete kayıyor
Satınalmadan vaz geçiyor
Sadakatini kaybediyor/oluşmuyor
Sadece fiyat odaklı hale geliyor
Marka değer algınız zedeleniyor
Başroldeki tüketicinin bu “ruh hali” elbette bireysel ve sosyal açıdan başka bir çok faktörün de etkisi altında..
•
Tüketici Davranışları ile ilgili bu genel değerlendirmeden sonra, Tüketici/Tüketim Davranışlarında etkili olan veya etkisi daha da artacak önemli faktörlerin üzerinden biraz daha derinleşerek geçelim.
Yapılan araştırma ve değerlendirmelerde en çok odaklanılması gereken üç alan söz konusu; bana göre de bu üç alan çok kritik;
1) Ekonomik ve Konjonktürel etkiler
Akademik araştırmalarla da ortaya konduğu üzere enflasyon ve döviz kurundaki artışlar, giyim ve diğer temel ihtiyaç harcamalarını azaltmaktadır. Fiyat artışları ayrıca tüketicinin satın alma gücünü azaltmaktadır. Vergiler, gümrük duvarları, regülasyonlar da alışveriş tercihlerini etkileyebiliyor.
Yakın tarihten bir örnek verecek olursak; Bahçeşehir Üniversitesi Finansal Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin 21 Şubat 2025 tarihli yayınında “Mevcut dönemin tasarrufa uygunluğu" alt endeksinin Eylül 2022’den bu yana en düşük seviyesine gerilediği ve "gelecek üç ayda tüketim finansmanı için borç kullanma ihtimali" endeksinin 2012’den beri en yüksek değerine ulaştığı görülüyor. Tüketicinin borçlandığı dönemlerde alışverişini temel ihtiyaçlara ve indirim dönemlerine odaklama ihtimali artar.
Bununla birlikte Tüketici Güven Endeksi de önemli bir göstergedir.
TÜİK’in Aralık 2024 verisine göre ise Tüketici Güven Endeksi 81,3 seviyesinde yani uzun süredir olduğu gibi kötümser tarafta kalmaya devam etmektedir.
OECD’nin Aralık 2024 Tüketici Güven Endeksi’ne göre ise (Consumer Confidence Index-CCI) 97,87 puanla Türkiye olarak kötümser taraftayız. Ve OECD ülkeleri ile Avrupa Birliği ülkelerindeki tüketicilere göre de daha düşük güven seviyesindeyiz.
KPMG’nin 2023’te Türkiye’de yaptığı bir araştırmada ise enflasyonun %80’leri aştığı bir dönemde tüketicilerin %60’ının temel ihtiyaçlar dışındaki harcamalarını kıstığı, %25’inin ise indirim ve kampanyalara daha fazla yöneldiği bulunmuş.
Yine enflasyona paralel artmayan kamu ve özel sektör maaşları da tüketicinin satın alma gücünü dolayısıyla satın alma eğilimini oldukça düşürmekte ve kararlarını etkilemekte.
Ekonomi ve konjonktürün etkilerine Türkiye ile ilgili birkaç çarpıcı örnek sıralayalım;
Balkan, özellikle Bulgar vatandaşlarının Trakya bölgesinden gıda, giyim, kozmetik hatta mobilya alışverişleri uzunca bir süre gözlemlemiştik. Bunda etken ağırlıklı olarak fiyatların bizim tarafta onların fiyatlarına göre ucuz kalmasıydı. Ancak, 12 Aralık 2024 tarihinde Bulgaristan ve Romanya’nın Schengen bölgesine dahil edilmesi ve fiyatlarımızın cazibesini yitirmeye başlamasıyla birlikte söz konusu potansiyelin önemli bir bölümü Avrupa’nın diğer ülkelerine kayıyor.
Gürcistan Batum ve Doğu Karadeniz illeri arasındaki karşılıklı günübirlik alışveriş turizmi dalgalanarak devam ediyor.
Yine İran vatandaşlarının özellikle belirli dönemlerde Van ilindeki alışverişlerine baktığımızda 2024 yılının ilk 8 ayında 651.520 İran’lı turist Van’a gelmiş.
23 Nisan 2003 tarihinde KKTC’nin sınırı açmasıyla başlayan KKTC ve Kıbrıs Rum Kesimi arasındaki alışveriş trafiği de her iki tarafın alışveriş alışkanlıklarında ciddi değişimlere yol açmıştı. Son dönemde Kuzey Kıbrıs’tan Güney’e market alışverişi özellikle et ve süt ürünleri için yoğun geçişler gözleniyor. 2003’de başlayan ve KKTC üzerinde olumlu ekonomik etkiler yaratan bu sınır serbestliği sektörel bazlı olarak olumsuz bir tabloya dönüşüyor.
Global olarak daha büyük potansiyel hareketlere bakıldığında ise;
Belçikalı'lar bazı ürün ve ürün gruplarında %30’a ulaşan avantaj sağlayabildikleri için Fransa’dan alışveriş yapıyor. Zira, Belçika’daki enflasyon Fransa’dan biraz daha yüksek ama fiyat farklılıklarının nedeni sadece enflasyon değil gıda maliyetlerine yansıyan diğer artış kalemleri.
2019 sonrası Hong Kong’tan Çin’e özellikle Hainan bölgesine,
Lüks ürünlerde Rusya’dan Türkiye ve Dubai’ye,
Kozmetik Alışverişinde Japonya’dan Kore’ye
kayan alışveriş potansiyelinin temelinde sosyal tepkiler, vergi muafiyetleri, sektörel parlamalar, ürün tedariği ve fiyat avantajları yatmaktadır.
Enflasyon, Resesyon, Faiz Politikaları, Jeopolitik ve Küresel Krizler, Doğal Afetler, Savaşlar hepsinin sosyo-ekonomik sonuçları oluyor.
Bunların etkileriyle; satın alma gücünde azalma, işsizlik, gelir kaybı veya azalması, kira artışları, belirsizlik, tasarrufa kayma, sadece temel ihtiyaçlara yönelme, borçlanmaktan kaçınma, kredilerin kısıtlanması, vergi artışları vs. bir çok sonuçları oluyor ve bu sonuçların neredeyse tamamı bir ekosistem duyarlılığında birbiri üzerinde de etkili oluyor.
Ve bütün bu ekonomik ve konjonktürel etkiler Tüketici/Tüketim Davranışları üzerinde belki de en güçlü etkiyi yaratabiliyor.
Ekonomik ve Konjonktürel etkiler açısından önerilerimi 3. Bölüm’de bulabileceksiniz.
2) Kuşak/Jenerasyon Farklılıkları
Kuşaklara göre alışveriş davranış örüntüleri farklılaşabiliyor. Bu farklılaşma;
Moda, Trend, Tarz farklılıkları
Alışveriş Kanalı tercihleri
Marka sadakatleri
Güven Duygusu ile ilgili kırılganlıkları
Ürün Kalitesi ve Dayanıklılığı beklentileri
Deneyim odaklılıkları
Kişiselleştirmeler için tutumları
Sürdürülebilirlik hassasiyetleri
Yeni Teknolojiler ile ilgili uyumları
Etkilendikleri mecralar ve referans noktaları
üzerinde kendini gösteriyor.
Kuşakların belirli alanlardaki baskınlığı ise dikkat çekici. İşte birkaç çarpıcı örnek;
Baby Boomers’ların %65’i ürüne dokunup görmeden satın alma konusunda pek istekli değil.
Baby Boomers’lar için sadakat hâlâ önemli. %70’i tanıdık markalara yöneliyor.
Gen X’lerin %55’i mağazada görüp online satın almayı tercih ediyor. Online-Offline arasında denge kurmaya çalışıyor.
Gen Y (Millenials) online alışverişin lideri. %80’i düzenli olarak internetten alışveriş yapıyor.
Gen Z’nin akıllı telefonda alışveriş yapma oranı %70’in üzerinde. Bu oran diğer kuşaklarda %50’nin altında.
Gen Z’nin %60’ı bir ürünü sosyal medyadan görüp 24 saat içerisinde satın alabiliyor.
Gen Z ve Gen Y küresel e-ticaretin yaklaşık %65’ini kontrol ediyor. (Statista 2023)
(ABD’de Gen Z ve Gen Y %70 Mc Kinsey 2023)
Gen X ve Baby Boomers’lar fiziki mağazacılığın ana motorları olmaya devam ediyor.
Gen Z alışverişte en hızlı büyüyen segment.
Markaların; müşteri deneyimi, pazarlama aksiyonları, marka söylemleri ve satış stratejilerinde kuşaksal farklılıkları dikkate alarak kurgulamaları gerekiyor.
Kuşak tanımlamalarında ülkelere göre de farklılaşmalar söz konusu olabilir. Bu durum;
Teknolojik yeniliklerin benimsenme ve yaygınlaşma hızları.
Örneğin renkli televizyon ABD’de 1960’larda yaygınlaşırken, Türkiye’de 1980’li yılların ortasına doğru yaygınlaştı. Yani en az 20 yıllık bir fark var.
3G Teknolojisi de ABD’de 2000’lerin başında bizde ise 2009 yılında hizmete girdi. Bilgiye erişim ve iletişim açısından bana göre en önemli sıçrama eşiği idi. Ve bu nedenle kuşak geçişlerini mutlaka etkilemiştir.
Sosyo-Ekonomik Dinamikler
Kültürel Değişimler
gibi faktörlere göre değişkenlik gösterebilir.
Yine kuşaklar arasında keskin geçişler olmadığını, geçiş dönemlerinin olduğunu da gözden kaçırmamak gerekiyor.
Bu konu ile ilgili önerilerimi yine 3. Bölümde aktaracağım.
3) Dijitalleşme Adımlarının işlevsel yeterliliği
E-Ticaret
Dijitalleşmenin alışveriş üzerindeki doğrudan etkisi açısından bakıldığında ana motor e-ticaret. Online alışverişin toplam alışveriş içerisindeki payı artmaya devam ediyor. Ve toplam alışveriş hacmini de artırıyor.
Fiziki mağazacılıkla yola çıkmış perakendecinin e-ticaret kanalını görmezden gelmesi, yok sayması sağlıklı bir bakış açısı değil.
Tam tersi ise hâlâ tartışılabilir bir konu.
Yani e-ticaret ile yol çıkmış bir perakendecinin fiziki mağazacılık tarafına yatırım yapması çok kritik bir konu değil. Ancak, omnichannel stratejisini destekleyen özel/proje modellerle fiziki mağazacılığa giriş yapan e-ticaret kökenli perakendeciler de yok değil. Bu proje modellerin performans ve işlevinin takip edilmesi yine de çok önemli.
E-ticaret’te pazar yerlerinin payı çok yüksek. Her perakende işletmesinin pazar yerlerinde nasıl konumlanacağını ve aynı zamanda da pazar yerleri ile nasıl rekabet edeceğini de iyi kurgulaması gerekiyor.
İşletmelerin ölçek ve stratejik hedeflerine uygun e-ticaret alt yapısı seçimleri de son derece önemli. Bir çok işletmenin kısa sürede 2. hatta 3. kez alt yapı değiştirmesi gerek kaynak israfı ve gerekse zaman kaybı açısından fırsatların kaçırılması açısından çok kritik.
Ve Akıllı Telefon/Mobil uygulamalarının hiç yada doğru kullanılmaması da çok sıkıntılı bir konu.
Giderek etkisi artacak olan SuperApp’ler üzerinden yaratılan ekosistemlerde perakende işletmelerin kendine yer bulma çabasını ise neredeyse hiç göremiyoruz.
Sosyal Medya
Bir çok işletme bırakın sosyal medya satışları için adım atmamasını; sosyal medyanın tüketici satın alma kararlarındaki etkisi için bile sosyal medyayı doğru şekilde kullanmak adına yeterli çaba ortaya koymuyorlar. Oysa Tüketici Davranışlarında sosyal medyanın etkisi hiç de azımsanmayacak seviyede:
Nüfusumuzun %70’inden fazlası sosyal medya kullanıyor. 2023 verisi %67,6..
Bunların sosyal medya da geçirdikleri zaman ise ortalama günlük 3 saate yakın. 2023 verisi ortalama 2 saat 49 dakika..
Yine sosyal medya kullanıcılarının bir araştırmaya göre %54,5’i marka araştırması için sosyal medyayı kullanıyor. Yarıdan fazlası…
PWC Türkiye'nin 2024 yılında yayınladığı bir araştırmada, tüketicilerin %46'sı ürünleri doğrudan sosyal medya aracılığıyla satın aldığını göstermiş. Bu oran 2019'da %21 seviyesindeymiş. Beş yılda iki katından fazla bir artış söz konusu.
Tüketicilerin Dijital Araştırmaları
Google’ın "Decoding Decisions" raporuna göre, tüketicilerin %70’ten fazlası bir ürünü satın almadan önce internette kapsamlı bir araştırma yapıyor.
Tüketicilerin %88'i satın almadan önce online incelemeleri okuyor (BrightLocal, 2023).
%80'i fiyat karşılaştırma araçlarını kullanarak en uygun seçeneği buluyor (Google Consumer Insights, 2023).
Yani tüketici interneti hangi kanaldan alışveriş yaparsa yapsın, alışveriş öncesi de yoğun bir şekilde kullanıyor.
Omnichannel
Omnichannel yapılanma stratejisi ile ilgilenmeyen, online ve offline satış kanallarını harmonize ve senkronize edemeyen/etmeyen perakende işletmeleri çok yaygın.
Omnichannel sadece "online satın al mağazadan teslim al" veya online-offline kampanyalarda/fiyatlarda eş güdümlülük sağlamak falan değil sadece. Bu kanallar arasındaki; müşteri deneyimini uyumlandırmak, hizmet kalitesini tüm kanallarda tüketicide aynı memnuniyet seviyesi yaratacak şekilde dizayn etmek ve hatta söylem-tutum birliğini sağlamaktır.
Bir araştırmaya göre tüketicilerin %90’ından fazlası çok kanallı destek bekliyor.
Bir başka araştırmaya göre; tüketici bir markanın online ve offline kanallarında tutarlı bir deneyim sunmasını bekliyor.
Veri Yönetimi
Veriyi kullanmayan, kullanamayan, veriyi çeşitlendirmeyen işlemeyen, süreçlerine yeterince dahil etmeyen perakende işletmeleri esasında dijital dönüşümün en temel adımında tıkanmış kalmış demektir.
Sektörel raporlar incelendiğinde markaların %80’den fazlası veri toplama stratejilerini ve yeteneklerini geliştirmeye çalışıyorlar.
Küçük ve orta ölçekli perakendecilerin veri toplama yöntemleri, veriyi analiz etme uzmanlık seviyeleri ve bunları kritik karar süreçlerinde kullanma becerilerinin son derece düşük olduğu bir gerçek. Oysa her şey veri ile başlıyor…
Yapay Zeka
Yapay Zeka perakendede bir çok alanda kullanılabilmekte;
Sohbet robotları-Chatbot/Sanal müşteri asistanları hayatımızda ve istisnasız tüm perakende işletmeleri bu teknolojileri etkin kullanmak zorunda.
Neden mi? Tutarlı, kurumsal doğru ve yeterli bilgi, 7/24 servis, sınırsız destek konusu, aynı anda sınırsız kişiye hizmet gibi avantajları kullanmak için.
Kişiselleştirme tüketicilerin güçlü bir beklenti olarak ortaya koyduğu bir konu. Ürün önerileri kişiselleştirmede en etkili araç. Ve bu konu Yapay Zeka ile çok daha etkin yönetilebilmekte.
Rekabet analizleri ile koleksiyon geliştirme ve fiyatlandırmada..
Satış ve talep eğilimlerini belirleme, stok optimizasyonu, mağazalar arası ürün transferinde..
Performans yönetiminde
Pazarlama bütçesinin optimizasyonunda
Daha birçok alanda yapay zeka etkin bir şekilde kullanılabilir.
Yakın gelecekte geliştirilecek ve/veya yaygınlaşacak diğer yapay zeka tabanlı hizmet ve servislerden bazıları ise;
Tüketici duygularının analizi yoluyla kişiselleştirmeler
AR/VR teknolojilerinin yapay zeka ile beslenmesi sonucu online ve offline satın alma deneyimini zenginleştirme
Yapay zeka destekli teslimat inovasyonları
Yapay zeka ile entegre Nöromarketing uygulamaları
•
E-Ticaret, Sosyal Medya, Tüketicilerin Dijital Araştırmaları, Omnichannel, Veri Yönetimi ve Yapay Zeka dijitalleşme adımlarının işlevsel yeterliliği açısından bütünsel bir önem taşısa da; bunların dışında AR, VR, Hologram entegrasyonları; ERP Etkin kullanımı gibi kritik öğeler de dijitalleşme sürecinde Tüketici Davranışları üzerindeki etkileri bakımından fark yaratacaktır.
BÖLÜM 2 - STRATEJİK ve YAPISAL ÖNERİLER
Tüketici Davranışlarında etkili olan sayısız faktör var ve önceki bölümde bunların üzerinden genel olarak ve olabildiğince de kapsamı geniş tutarak geçmiştik.
Bu faktörlerin;
Bir bölümü zaten sürekli olarak perakende yönetimlerinin gündeminde.
Bir bölümü hakkında çoğunlukla bir farkındalık veya fikirleri hiç yok.
Bir bölümü ise farkındalar ve bir şeyler yapılması gerektiği ile ilgili fikirleri var ama; ya yetkinlikleri ve deneyimleri yeterli değil, ya zaman yönetimi ve önceliklendirme sorunları var yada görmezden gelmeyi tercih ediyorlar.
Perakende işletme sahipleri ve yöneticileri;
Kârsızlık, verimsizlik ve satış düşüklüğü ile darmadağın olan nakit akışına çözüm uğraşlarında boğulmaktalar,
Ölçek ve dijital gücü ile pazarı domine eden oyuncularla rekabet edebilir durumdan hızla uzaklaşarak; proaktif yönetime geçmek bir yana çoğu zaman reaktif bile olamayan, bir hatta birkaç adım geriden gelip atıllaşan stoğa çözüm üretme derdindeler,
Kuşaksal bağlamda farklılaşan ve artık sürekli değişen tüketici eğilim ve davranışlarını anlayıp, yorumlayıp, kendi işletme süreçlerinde buna dönük yaratıcı/farklı geliştirmeleri yapmak bir yana; durmaksızın problem çözen, hatta çözemeyip halı altına süpüren bir durumdalar.
Bu durum marka ve şirket/işletme tarafında da sorunlara yol açıyor;
Satış ve Pazarlama faaliyetlerinin verimsizliği
Kurumsal Kültürde Bozulma
Yatırımcı Memnuniyetsizliği
Satın alma ve Stok Yönetimi Sorunları (Atıl stok, sezon planlama..)
Rekabet gücünü kaybetme
İnsan Kaynakları ve Yönetimi Sorunları
Düşük sürdürülemez, öngörülemez kârlılık/marjlar
Ve bu sorunlar derinleştikçe;
Birleşmeler
Kapanma, Küçülmeler
Konkordato ve iflaslar
En iyi ihtimalle de kaçan fırsat kayıpları
meydana geliyor.
ODAKLANILMASI GEREKEN TEMEL ALANLAR
"Bunlardan bahsetmeden önce şu notu düşeyim. Eğer nakit akışı, gelirlerin yetersizliği ve finansal kaynaklar açısından sorunlarınız gündeminizin merkezine oturmuşsa ve en geniş yeri de o tutuyorsa bunların hiç birine odaklanamazsınız. Kaynak ve enerji ayırmanız çok zordur. Mutlaka profesyonel/uzman/danışman desteği almalısınız.”
...
Tüm bu olumlu-olumsuz koşullar, fırsatlar, tehditler ve risklerle başa çıkabilmek için odaklanılması gereken temel alanlar ise şöyle;
TÜKETİCİ/MÜŞTERİ
Bir paydaş olarak ÇALIŞAN (İnsan!)
OPTİMİZASYON
YENİLENME/FARKLILAŞMA
MARKA İLETİŞİMİ ve TUTARLILIĞI
PERFORMANS YÖNETİMİ
VERİ ve YAPAY ZEKA
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
Bu alanlara odaklanıp işe yarayan, çalışan çözümler üretmek için ise;
Çeviklik (ki en önemlisi)
Kurumsal Enerji (Sinerjik Bütünleşme)
Yeni durumlara Uyumlanma Kabiliyeti
Dayanıklılık
Birden fazla senaryoya göre yapılanma ve süreç esnekliği
Talep dalgalanmalarına ve tedarik zinciri kesintilerine hazır olma
Kaynak Esnekliği
açısından işletmelerinizi geliştirmeniz gerekiyor.
PERAKENDE YÖNETİMLERİNE STRATEJİK ve YAPISAL ÖNERİLER
Öncelikle şu kritik noktaların altını çizeyim;
“Perakende detaydır, detay ise hakimiyettir.” (Retail is detail; detail is prevail)
Bu sözden yola çıkarak; yönetim kaabiliyetlerinizi artırın.
Aslı “Retail is Detail” olan ve perakende sektörü ile özdeşleşmiş bu mottoyu ben biraz daha anlamlandırmak için bu hale dönüştürdüm.
Çünkü detaylarla uğraşının anlamını kavramak ve kavratabilmek son derece önemli!
Tek bir reçete asla yok!
Her işletmenin ve hatta her mağazanın dinamikleri farklı olduğu için; genel ve kabul görnüş yaklaşım ve çözümlerin işletmenize uyarlanması, adapte edilmesi mutlak bir gerekliliktir.
Sihirli değneğiniz yok!
Tüm detaylara kusursuz bir şekilde hakim olmanız imkansız. Ama işletme ve stratejilerinize uygun olanları belirleyip. Bunlara odaklanmanız ama tüm faktörler konusunda da farkındalık içerisinde uyanık kalmak çok önemli!
Perakende için güçlü bir TUTKU mutlak şart!
Çeviklik, dayanıklılık ve yüksek enerjinin beslendiği en önemli şey tutkudur. Çok net ve basit ifade edeyim; “bu iş tutkusuz olmaz…”
En kritik başarı faktörü: Çalışma arkadaşlarınız!
Farkındalığı, donanımı, yetkinliği, deneyimi güçlü ve aynı zamanda sinerjik, çevik, dayanıklı bir takım her şeyi başarabilir. İnsani yaklaşımlar olmadan iyi bir takım ku-ra-maz-sı-nız!
Ama en önemlisi ne biliyor musunuz?
Sorgulamak, açık fikirli olmak, pozitif bakış açısını korumak ve bireysel/kurumsal öz eleştiri…
İşte birkaç öneri,
YENİ MAĞAZA | Yeni mağaza açılışlarınızda sağlıklı fizibilite yapın, kendinizi kandırmayın (ticari cesaret ve girişimci ruhunuza muhalefet değil bu asla!) ve bu sefer mutlaka ROI (yatırımın geri dönüşü) faktörüne dikkat edin.
OPTİMİZASYON | Verimsiz mağazalarınızı; yeterli şans verdiğinize ve çok kritik eksik ve yanlışlar yapmadığınıza eminseniz kapatın!. Gün sırtınızda zarar eden mağaza taşıma zamanı değil. Bunu yapmazsanız verimli mağazalarınızı da bir müddet sonra elinizde tutamaz hale gelirsiniz. Optimizasyonu sadece bununla sınırlı tutmayın; koleksiyonlarınızı, marka karışımınızı, personel sayılarınızı, shiftlerinizi her şeyi optimize edin.
Starbucks’ın ABD’de attığı adımları duymuşsunuzdur; satınalma yapmadan masa kullanamama, menüdeki ürün sayısını kısıtlama gibi kararların hepsi değişen ve zorlaşan koşullar için bir optimizasyon hareketidir. İşler veya işlemez, sürer veya sürmez bilmem ama bu tip uygulamaları çok daha fazla gözlemleyeceğiz.
TUTARLILIK ve OMNICHANNEL | Marka ve/veya Kurum mesajınız/teklifiniz/iddianızla uygulamalarınızı paralel ve eşgüdümlü hale getirin. Tutarsız görünümden uzaklaşın. Tüketici tutarsızlıkları sizden daha fazla önemser.. Tutarsızlığın ilacı omnichannel stratejilerdir.
Omnichannel stratejisini önemseyin. Çünkü her şey müşteri üzerinde bütünsel bir şekilde odaklanmalı. Bunun için en başta kurumsal kültürünüzü, dilinizi ve kimliğinizi ortaklayın.
Tüm birimleri; aynı heyecanların, aynı tutkuların ve aynı hedeflerin etrafında birleştirin.
Unutmayın, tüm kuşaklar internette her şeyi görüyor, duyuyor ve izliyor. Ve aynı zamanda da farklı oranda da olsa fiziki mağazaları ziyaret ediyor. Mağazanız aynı zamanda online alışveriş için de uzmanlık ve danışma bilgi merkezi konumunda.
Her şey herkesin gözü önünde artık..
Sadece bu nedenle bile Omnichannel yapılanması çok önemli. Müşteriler kanallar arasında mekik dokuyor.
PERFORMANS | Performans/ Hedef yönetimini mutlaka ve dikkatlice kurgulayın. Hatalı/dengesiz; hedefler, prim sistemleri, motivasyon araçları sürece daha çok zarar veriyor. Sizi KPI'lara ve hedeflere ulaştıracak şeyler OKR'lerden geçiyor. Bu konuda mutlaka uzman desteği almalısınız.
Ne yaparsanız yapın, performansı artırmanın yolu; baskı değildir.
Performans yönetimi rasyonel olmasının yanı sıra, adil, dengeli, motive edici şekilde kurgulanmalıdır.
DİJİTALLEŞME | Dijitale Yatırım yapın. Her konuda uzman/danışman desteği öneriyorum ama bu konuda da mutlaka uzman/danışman desteği alın. Yapay Zekâ’yı etkin kullanmadan önce veri alt yapınızı güçlendirin. İşletmenizde veriye değer verme kültürü oluşturun.
Son beş yıl içinde, yapay zekâ kullanımında lider olan perakendeciler, rakiplerine kıyasla:
>Yıllık satış büyümesinde 2,1 kat daha fazla artış sağlamış,
>Toplam getiri oranlarında 2,5 kat daha yüksek performans göstermiştir.
MARKA KARIŞIMI | Perakende stratejilerinize, konseptinize, odak hedef kitlenize ve yapınıza uygun markaları satın. Hiçbir markayı sırtınızda taşımayın. O dönem bu dönem değil. Bu yeni markalara sırtınızı dönün demek de değil (ki 2020 sonrası çok heyecan verici ve şahane yüzlerce marka geliştirildi); burada önemli olan ölçek fark etmeksizin marka yönetimlerinin tutarlılığına, samimiyetine, iş bilirliğine bakın ve yapısının doğru kurgulanıp kurgulanmadığını anlayın. Sorun soruşturun…
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK | Evet biliyorum, sürdürülebilirlik henüz bizim tüketicimizde yaygın bir kriter haline gelmedi. Ama eli kulağında.. Ufak ufak geliştirmelere ve satın almalarınızda marka/ürün seçimlerinizde sürdürülebilirlik öğelerinin varlığına dikkat edin. Bunları mutlaka güçlü bir şekilde de bunu tüketicinize anlatın. Unutmayın bu konuda hassas ve giderek büyüyen Türk tüketici grubu ile ülkemizde yaşayan yabancıları ve özellikle Batılı Turistleri de düşündüğünüzde bu sürdürülebilirlik hassasiyeti ve farkındalığı olan bu grubu elinizin tersiyle itemezsiniz.. Sürdürülebilirlik başlığı altında da değerlendirilen “adil ticaret uygulamaları” açısından tüketicinin giderek duyarlı hale geldiğini dikkate alacak şekilde; fiyat, iade, orijinal ürün ve personelinize gösterdiğiniz davranış açısından da daha adil ve şeffaf olmak gerekiyor.
Tüketiciler sürdürülebilirlik sorumluluğunu büyük ölçüde kamu yönetiminde görse de markalardan bu konuda ki beklentileri de
giderek ve belirgin şekilde artıyor;
Markalardan sürdürülebilirlik beklentisi 2022’de %4 iken, 2023’de %11’e çıkmış.
Markalar da sürdürülebilirlik projelerini bir bir hayata geçiriyor;
• Decathlon Second Life - Kullanılmayan ekipmanları geri satın alıp ve online-offline satışa sunuyor. Ve bisiklet kiralıyor..
• H&M Geri Dönüşüm Kutuları- Kullanmadıkları giysileri mağazalara getiren müşterilere indirim kuponları veriyor.
• Nike Refurbished - Hafif kullanılmış veya iade edilen ayakkabıları temizleyip uygun fiyatlarla tekrar satışa sunuyor.
• Nike Grind - Kullanılmış spor ayakkabılarını toplayıp geri dönüştürerek yeni ürünlerde kullanıyor.
• Adidas İkinci El Programı – Kullanılmış Adidas ürünlerinitoplayıp yeniden satıyor. (seçili mağazalarda)
• Adidas Parley Koleksiyonu – Okyanustan toplanan plastiklerden ürünler üretip satıyor.
• The North Face ve Patagonia (Worn Wear) eski outdoor kıyafetlerini tamir edip yeniden satışa sunuyor.
Örnekler giderek çoğalıyor…
Önemli Not: Bu sürdürülebilirlik uygulamalarının ülkemizde henüz hayata geçip geçmediğini veya hangi mağazalarda uygulandığını önceden mutlaka sorunuz!
YENİLENME | Mağazalarınızı hem fiziki olarak hem de müşteri deneyimi açısından yenileyin. Yenilerken; kuşak beklentilerini, dijital öğeleri ve esnekliği sakın göz ardı etmeyin. Mağaza içi yatırımlarla da müşteri deneyimini rakiplerinizden farklılaştırın. Bu yenilenme kervanına koleksiyon yapılarınızı da dahil edin.
Yenilenme maliyetinin hızlı geri dönüşü mutlaka olacaktır ama bunu nakit akışı kilitlenmiş şirketlere asla tavsiye etmem.
STRATEJİK YAPILANMA | Eğer koşullarınız uygunsa; odaklanabileceğiniz “niş” veya “dikey-vertical” alt pazar varsa onlar için yapınızın tamamını veya bir bölümünü bu alana hedefleyebilirsiniz. Örneğin; Spor Giyim Perakendecileri için “Trail Running” ve yine yakın alan olarak “Gravel Bike” kategorilerini ücretsiz olarak öneririm. 😊
YERELLEŞTİRİLMİŞ STRATEJİLER | Her ölçekteki perakende yönetimlerinin yerel uyumlanma, yerel iş birlikleri ve yerel stratejiler geliştirme konusunda kendisini biraz daha esnetmesi gerekiyor. Bu lafı çok kullanıyorum ama, zaman; kaskatı ve sımsıkı olma, tavizsiz ve şuursuz bir bürokrasi sevdalısı olma zamanı değil. Ama önce; tanıyın, anlayın, öyle esneyin…
GÜÇ ALGISI | Gücünüzü göstermekten, farklı değerlerinizi önce çıkarmaktan çekinmeyin. Hatta bu konuya daha fazla çalışın. Gücünüzü yansıtan benzersiz markalar, ürünler, koleksiyonlar oluşturun veya yapınıza dahil edin ve hizmet üstünlüklerinizi göğsünüzü gere gere öne çıkarın ve anlatın. Algılanan değerler için daha fazla hassas davranın.
SÜREÇLERİN YAPILANDIRILMASI | Tüm süreçlerinizi hız, kolaylık, seçenek ve esneklik temelinde yeniden yapılandırın. Unutmayın satın alma kararlarında bunların hepsi çok önemli. Çözüm odaklılığı da ihmal etmeyin. Müşteri sorunu makul şekilde çözülmediğinde artık çok daha etkili aksiyonlar alabiliyor.
EKOSİSTEM GELİŞTİRME | Markalarla, üreticilerle, uygun perakendecilerle
iş birliği yapın. İş birliğini zamanla bir ekosisteme dönüştürecek şekilde kurgulayın. Ufak ufak iş birliği egzersizleri ile hemen başlayın.
SADAKAT | Kişilerin kendilerini gerçekten özel ve ayrıcalıklı hissedeceği programlar geliştirin. Bunun için kişiselleştirilmiş hizmetler sunun; kuşakların beklentilerine uygun servisler geliştirin. Ve gerçekten ödüllendirin.. Müşteriyi elde tutmanın maliyetinin yeni müşteri edinmenin maliyetinden kat be kat fazla olduğunu unutmayın...
Sadakat bitmedi ama zorlaştı ve fakat değeri arttı. Tüketici ile bağ kurma konusu bu konuda en kritik eşik.
Messy Middle diye bir kavram var; tüketicilerin bir şeyi satın almak için tetiklendiği noktadan itibaren satın alma ile sonuçlanmasına kadar geçen dönemdeki karmaşık zihinsel, duygusal ve eylemsel süreçlerini ifade ediyor.
İşte bu dönemde tüketicinin çok sayıda keşif ve değerlendirme döngüsü içerisinde bir anlamda git-gelleri oluyor. İşte bu döngü içerisinde edindiği bilgiler ve yaşadığı "deneyimler" onu müşteri olmaya yani satın alma kararını verdiği "Müşteri Deneyimine" taşıyor. Ve esasında burada da bir döngü başlıyor.
İyi bir deneyim yaşadıysa sadakat olasılığı artıyor.
FİYAT | Hedef kitlenizi; alım gücünü, moralini, alışveriş istekliliğini yakından takip edin. Bu doğrultuda finansal uygulamalar, öneriler, seçenekler geliştirin. Fiyatı belirlerken dikkatli olun. Fiyatla her şeyi sürekli çözemezsiniz. Sınırsız kaynaklarınız yoksa bugün çözseniz yarın çözemezsiniz. O nedenle Tüketici Davranışlarını etkileyen fiyat dışındaki tüm faktörlerle çok daha fazla uğraşın. Çözüm orada..
PERSONEL | Personeliniz en kritik kaynağınız. Onları iyi seçin. Ve iyi imkanlar sunun. Onların sürekliliğini sağlayacak yaratıcı çözümler üretin. Ne planlıyorsanız onunla yapacaksınız. Ve onların en başta bir insan bir anne, bir baba, bir genç olduklarını unutmayın. Artık onları paydaş olarak görün. Konuya sadece turnover’ı düşürmek olarak bakmayın. Onları geleceğiniz olarak görün. Kendilerini değerli ve iyi hissettirin. Ve en önemlisi; oyunun çok önemli bir parçası olduklarını hissettirin.
.
Çok önemli bir konu daha var; özellikle patron şirketlerinde eski çalışanlar farklı konumlandırılıyor. Bu konumlandırma; bazen patronun gönül borcu/ahde vefasından, bazen de bu çalışanların kritik süreçlerin yönetimindeki uzun süreli katkılarından ve etkisinden dolayı zaman içerisinde gelişiyor. Elbette eski-yeni tüm çalışanlar değerli.. Hatta eski-yeni kavramı giderek daha çok saçma ve gereksiz bir hale geliyor. Ama patronlar zaman zaman bu duyguyu sağlıklı yönetemiyor. Bazen de eski çalışan yapı üzerindeki etki ve hakimiyetini bilinçli veya bilinçsizce kalıcılığı ve gücünün devamlılığı için kullanıyor. Dönüşüm dönemlerinde en güçlü defans ise görünür veya görünmez şekilde bu tip çalışanlardan geliyor. Ve bu da en çok bugünlerde yani ekonomik konjonktürün olumsuz koşullarının ve dönüşüm dinamiklerinin zorlayıcılığının arttığı dönemde kritik hale geliyor.
Ne yapılmalı?
Dengeli, kararlı duruşlarla ve uzman desteği ile bu süreçler yönetilmeli.
Bu süreçleri sağlıklı yönetemeyen ve çoğu zaman eski çalışanın bu tip olumsuz etkilerini sinerjiye dönüştüremeyen şirketler maalesef böylesi eşiklerde ciddi zararlar görüyorlar. Makul süreli, açık, dürüst, kararlı ve dengeli bir süreç yönetimine rağmen; yeni durumlara, dönüşüme uyumlanmakta direnen ve bazen de uyumlanamayan eski-yeni kim varsa maalesef yapıdan uzaklaştırılmalı veya karşılıklı "net" bir mutabakatla yapıda farklı bir şekilde konumlandırılmalı.
MALİYETLER | Maliyetler giderek artıyor. Giderlerin gerekliliğini, miktarını elbette ve mutlaka sorgulayın. Küçük büyük demeden gereksiz olduğuna emin olduğunuz tüm giderleri kısın. Dışarıdan alınan klişe hizmet alımlarında dikkatli olun. Her dış hizmet mutlaka faydalı olabilir. Ama size uygun mu ve işe yarıyor mu veya yarayacak mı, mutlaka sorgulayın. Birimler arasında aynı konuda farklı tasarruf tedbirleri uygulamayın. Maliyetleri düşürme konusunda attığınız adımların “dolaylı maliyetlere” yol açabileceğini asla unutmayın. En çok atlanan veya iyi etüt edilmeyen konu budur. Bu konuda çok daha bilinçli olunması gerekiyor.
PRIVATE LABEL | Olanağınız ve yeterli bilgi birikiminiz de varsa private label koleksiyon/ürün geliştirme konusunda mutlaka adım atın. Market sektörü dışında bir çok başka sektör perakendecileri de, fiyatların çok zorladığı tüketicilere sunmak için private label konusunda daha fazla istekli olmalılar.
Bu iyi kurgulanıp uygulandığında kârlılık üzerinde çok güçlü bir pozitif etki yaratıyor.
TESLİMAT – Fiziki mağazacılık dahil; teslimat süreçlerinizi çeşitlendirin, geliştirin, mükemmelleştirin. Burada hız, kolaylık ve özellikle ücretsiz akış son derece önemli. Bunu bir maliyet olarak değil satışı kolaylaştırıcı bir araç olarak görün ve burada kaybettiğinizi düşündüğünüz marjı gerekirse başka bir maliyet kaleminde çözün. Unutmayın bu konunun tüketici nezdindeki önemi giderek artıyor.
Amerika’da online alışverişte aynı gün teslimatın önemi 2020’den bu yana %62 artmış durumda. Baby Boomer kuşağında aynı gün teslimatın satın alma kararlarındaki etkisi ise hiç de azımsanmayacak bir artış göstermiş,
% 45.
SOSYAL MEDYA | Yapınıza uygun ise özellikle TikTok’a daha fazla odaklanın. TikTok üzerinden satış hacmi özellikle canlı yayınların da etkisiyle bizim dışımızdaki bir çok ülkede çok ciddi bir paya sahip oldu bile. Yine diğer sosyal medya mecralarını da “doğru şekilde” mutlaka hem satış hem de tanıtım amaçlı olarak mutlaka kullanın. “Doğru şekilde” tanımlamasının karşılığı olarak bu işi mutlaka uzman dış destekle sağlayın. Elbette her konuda olduğu gibi bu konuda da uzman kişi/kurum seçiminizi yaparken çok dikkatli olun. Sadece fiyat odaklı olmayın!
Esasında bu başlık altında olmayan bir gelişme alanı daha var; Perakende Medya Ağları (RMN). Hızla önemini ve etkisini artırıyor. Ülkemizde bu konuda gidilecek çok mesafe olduğu da bir gerçek ama izlemekte fayda var.
….
SON SÖZ
Uzun bir yazı oldu biliyorum ama konuyu özellikle geniş kapsamlı tuttum. Çünkü, perakendeciliğin hazır giyim alanında ne yazık ki ve üzülerek söylüyorum; bir çok perakende işletmesi işini sadece birkaç parametreyle ve az sayıda alana odaklanarak sürdürüyor.
Bu şekilde de;
Ya sürdürüyor ama “sürdürülemez” bir gidişat içinde,
Ya yoğun kredi-öz kaynak kullanıyor,
Ya palyatif çözümler üreterek günü kurtarıyor,
Veya hiç farkında olmadan hızla geriye doğru kayıyor.
Hazır Giyim Perakendeciliğinde sinerjik ve eş güdümlü olarak; iyi yönetilmesi gereken bir çok süreç var. Hiç biri diğerinden daha az değerli veya önemsiz değil.
"Perakende Yönetimi enerjik, tutkulu ve odaklanmış bir senfoni orkestrası şefliği gibidir. Aynı anda çok sayıda enstrümanı/faktörü ahenkle ve keyif alarak-vererek yönetmek gerekir."
Tüketici mağazaya gelir, veya online’da misafiriniz olur. Ve bir nedenden dolayı satın alır yada almaz. Ama bunun her zaman en az bir nedeni vardır;
Kimi zaman mağazanın herhangi bir fiziki koşulundan etkilenir,
Kimi zaman koleksiyonu beğenmez,
Kimi zaman ürünün tasarımından etkilenir dener ama rahat bulmaz,
Kimi zaman satış danışmanının verdiği bilgileri yetersiz bulur,
Kimi zaman mağazadaki kampanyanın farkına varmaz,
Kimi zaman internetteki bir yorumdan dolayı ön yargılı gelmiştir,
Kimi zaman mağazada aradığını bulamaz,
Kimi zaman kafası karışır,
Kimi zaman güvenmez,
Kimi zaman da erteler..
Bunları da bazen fark eder, bazen de fark etmez; sadece alır yada almaz..
Ama mutlaka bir şeyler etkili olmuştur.
Emin olun yazmaya devam etsem bu gece rüyanızda “kimi zaman” diye sayıklarsınız.
O kadar çok ve saymakla bitmez neden ve nedenler söz konusudur ki…
İşte bütün bu faktörlerin etkisini kontrol altına alabildiğiniz oranda doğru, sürdürülebilir ve etkili satış gücüne ulaşırsınız.
Özellikle orta ve küçük perakende işletmelerinin ve markaların perakende yönetimlerinin bir çok konuda uzman/profesyonel dış destek alması kaçınılmazdır. Bugün almadıkları destek yarın çok büyük maliyetle kendilerine geri döner.
“Perakende detaydır, detay hakimiyettir”
Göksel Yurtaçan
Perakende Atölyesi
Kurucusu
Bilgilendirme Notu: Bu değerlendirme ağırlıklı olarak Hazır Giyim Perakendesi ile ilgilidir. Ancak unutulmamalıdır ki; Tüketici Satın alma Davranış Değişiklikleri, Tüketim Eğilimleri veya Konjonktürel gelişmeler vs. hepsi bir bütün olarak perakende sektörü üzerinde etkili olabilmektedir. Hatta perakende sektörlerinin kendi aralarındaki etkileşimleri de yine perakende yönetim aksiyonlarını etkileyebilmektedir. FMCG’de kullanılan bir dijital inovasyon, hazır giyim tüketiminde de bir beklentiye dönüşebilmekte veya bir sektördeki güçlü bir büyüme diğer bir sektörde olumlu yada olumsuz bir performans değişikliğine yol açabilmektedir. Bu nedenle; değerlendirmeyi sektörünüz ne olursa olsun okumanızı öneririm. Kıyaslamalar, çağrışımlar ve sorgulamalarınızı tetiklemesi açısından size mutlaka fayda sağlayacaktır. Kendi sektörünüze dair bir çok iz ve örüntü bulacağınıza da eminim.
Comments